Her yaz mevsiminde olduğu gibi İstanbul’da barajlardaki su seviyeleri düşmeye başladı. Özellikle yağışların etkisiyle bir süre yükselen doluluk oranları, havaların ısınmasıyla birlikte tekrar gerilemeye başladı. İstanbul’un barajlarında şu anda doluluk oranı %45.42 olarak ölçüldü. Bir yıl önce aynı dönemde ise barajlardaki su seviyesi %75.62 olarak kaydedilmişti. Geçmiş yıllara bakıldığında, 2021 yılında doluluk oranı %74.92 iken, 2020 yılında %64.71 seviyesindeydi.
ALİBEYKÖY BARAJINDA SU SEVİYESİ KRİTİK SEVİYEDE
İstanbul’un önemli barajlarından Alibeyköy barajı da bu durumdan etkilendi. Kurak bir kış dönemi geçirdikten sonra, yağışlarla birlikte doluluk oranı %10’lara kadar yükseldi. Ancak şu an itibariyle %25.62 seviyesine geriledi.
Alibeyköy barajında önceden balıkların yüzdüğü alanlar tamamen kurudu ve şu anda keçiler ve koyunların otlatma alanları haline geldi.
BARAJLARIN DOLULUK ORANLARI ENDİŞE VERİCİ
İstanbul’a su sağlayan diğer barajların doluluk oranları ise şu şekildedir:
- Büyükçekmece Barajı: %28.92
- Darlık Barajı: %62.01
- Elmalı Barajı: %38.11
- Istrancalar Barajı: %28.9
- Kazandere Barajı: %3.62
- Ömerli Barajı: %76.7
- Papuçdere Barajı: %3.35
- Sazlıdere Barajı: %29.38
- Terkos Barajı: %37.89
Bu veriler, İstanbul’daki su kaynaklarının önemli bir kısmının mevcut su seviyeleri açısından endişe verici düzeyde olduğunu göstermektedir.
İSTANBUL’A YENİ SU KAYNAKLARI GEREKİYOR
İstanbul’da bulunan barajlara, mevcut durumda ilave su kaynağı sağlanmaması ciddi bir endişe kaynağıdır. Bu durum, su talebinin artması ve iklim değişikliğinin etkileriyle birleştiğinde şehirde su sıkıntısı yaşanmasına yol açabilir. İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan barajlar, yağış miktarına ve mevsimsel değişikliklere bağlı olarak doluluk oranlarında büyük dalgalanmalara maruz kalabiliyor. Ancak, bu barajların yanı sıra yeni su kaynaklarının oluşturulması veya alternatif su temini yöntemlerinin geliştirilmesi, İstanbul’un gelecekteki su taleplerini karşılamak ve su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için önemlidir. Bu nedenle, suyun etkin kullanımı, su kaynaklarının korunması ve alternatif su temini çözümlerinin araştırılması gibi adımların atılması gerekmektedir. Aksi takdirde, su kaynaklarındaki azalma ve doluluk oranlarının düşmesi, İstanbul’da su krizine yol açabilecek potansiyel bir risk oluşturmaktadır.
ALTERNATİF İÇME SUYU OLARAK DENİZ SUYU KULLANILABİLİR Mİ?
Deniz suyunun arıtılarak içilebilir hale getirilmesi, su kaynaklarının sınırlı olduğu bölgelerde su temininde önemli bir çözüm olabilir. Deniz suyunun tuzdan arındırılması ve arıtma işlemlerinden geçirilerek içme suyu kalitesine uygun hale getirilmesi, su sıkıntısı yaşanan yerlerde su kaynaklarının çeşitlendirilmesine ve su güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olabilir.
Deniz suyunun arıtılması için genellikle ters osmoz adı verilen bir yöntem kullanılır. Bu yöntemde, deniz suyu yüksek basınç altında özel membranlar aracılığıyla geçirilir. Membranlar, su moleküllerini geçirirken tuz ve diğer zararlı bileşenlerin geride kalmasını sağlar. Bu işlem sonucunda elde edilen su, tuzdan arındırılmış ve içilebilir hale gelir.
Deniz suyu arıtma teknolojisi, özellikle su kaynaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde ve kurak iklimlerde büyük önem taşır. Bu yöntem, deniz suyunun kullanılabilir bir su kaynağı haline gelmesini sağlar ve yer altı su kaynaklarının aşırı kullanımından kaynaklanan sorunları hafifletebilir.
Ancak deniz suyu arıtma süreci enerji yoğun bir işlem olduğundan, bu sürecin sürdürülebilir ve ekonomik açıdan uygun olması da önemlidir. Gelişen teknoloji ve araştırmalar, deniz suyu arıtma maliyetlerini düşürmeyi ve daha verimli hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu sayede, deniz suyunun arıtılmasıyla sağlanan içme suyu, su kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve su güvenliğinin sağlanması açısından önemli bir alternatif olabilir.
